Son yıllarda görülme sıklığı giderek yaygınlaşan lenfoma, bir diğer deyişle lenf bezi kanseri, erişkin kanserleri ortasında 7. sırada yer alıyor. Çoklukla ergenlik periyodunda ve 55 yaş sonrasında gelişen lenfomanın yürekleri ferahlatan özelliği ise günümüzde tedaviden epey başarılı sonuçlar elde edilebilmesi. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Timurağaoğlu, lenfomanın az görülen kimi tipleri dışında, erken teşhis ve tedaviyle büsbütün düzgünleşme sağlanabilen bir kanser tipi olduğuna dikkat çekerek, “Son yıllarda gayeye yönelik akıllı moleküllerin de kullanılmasıyla birlikte lenfoma tedavisinde kıymetli muvaffakiyetler elde edilebiliyor. O denli ki kimi lenfoma tiplerinde yüzde 95 oranında muvaffakiyet sağlanabiliyor. Ayrıyeten agresif cinslerinde dahi hastalık denetim altına alınabiliyor. Fakat erken teşhis için tarama tekniği olmaması nedeniyle lenfomanın belirtilerini bilmek ve vaktinde tabibe başvurmak gerekiyor. Lenfomanın birinci sinyali ise ekseriyetle boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde sebepsiz yere gelişen ağrısız şişlik oluyor. Bu belirtide vakit kaybetmeden tabibe başvurmak yaşamsal ehemmiyet taşıyor” diyor.
Çok sayıda alt kümesi var
Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde yer alan ve enfeksiyon hastalıklarına karşı bariyer misyonu yapan lenf düğümleri bağışıklık sistemimizin kıymetli bileşenlerinden birini oluşturuyor. Lenfoma, lenfosit olarak isimlendirilen hücrelerde gelişen makus huylu hastalıklar olarak tanımlanıyor. Bu lenfositler bedenimizin çabucak her bölgesinde bulunuyorlar, lakin lenfomalar lenf düğümlerinin primer hastalığı oluyor. Sıklıkla da boyun, koltuk altı, kasık, göğüs ve karın boşluğunda yer alan lenf düğümlerine yerleşiyorlar. Lenfoma toplumdaki yaygın inanışın bilakis tek bir kanser tipi değil. Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Timurağaoğlu, lenfomanın aslında Hodgkin ve Hodgkin dışı lenfoma olmak üzere iki ana kümeye ayrıldığını belirterek, “Bunların da kendi içlerinde alt tipleri bulunuyor. O denli ki bilhassa Hodgkin dışı lenfomanın onlarca alt kümesi mevcut” diyor.
Ağrısız şişlik birinci belirtisi olabilir!
Lenfomanın birinci belirtisi çoklukla uzunluğunda, kasıkta yahut koltuk altında yer alan lenf düğümlerinde ele gelen şişlik oluyor. Prof. Dr. Ayşen Timurağaoğlu, lenf düğümünün büyüme suratının ise hastalığın alt tipine nazaran değişiklik gösterdiğine işaret ederek, şöyle devam ediyor: “Yavaş seyirli tiplerinde tümör yıllar içinde çok yavaş büyürken, süratli seyirli lenfomalarda ise büyüme günler içinde fark edilebiliyor. Lenfomalarda, lenf düğümlerinde ağrı olması beklenmiyor, fakat lenf bezi çok süratli büyümüşse, ağrı yapabiliyor. Yüksek ateş, gece terlemesi ve kilo kaybı lenfomalarda gelişebiliyor. Bu belirtiler ekseriyetle hastalığın evresi ilerlediğinde ortaya çıkıyor. Hodgkin lenfomada ek olarak sebebi açıklanamayan kaşıntı olabiliyor. Bazen teşhis hastanın hiçbir yakınması olmayıp diğer bir hastalık için yapılan incelemelerde tesadüfen de konulabiliyor”
Pek çok etken riski artırıyor!
Lenfoma, hangi dokudan kaynaklanırsa kaynaklansın, hücrenin kendi genetiğinde olan bozukluklar nedeniyle denetimsiz olarak çoğalmasıyla ortaya çıkıyor. Herbisit (yabani bitki öldürücü ilaçlar) ve pestisitler ile (zararlı mikroorganizmaları denetim altına almakta kullanılan ilaçlar) uğraşmak, AIDS hastalığı, organ nakli yapılması ve genetik geçişli immün yetmezlik riski artırıyor. Helikobakter Pilori (mide mikrobu), Hepatit C ve Ebstein Barr virüsü (öpücük hastalığı etkeni) üzere birtakım virüsler de lenfoma riskini arttıran faktörlerden. İmmün sistemini etkileyen kimi ilaçlar ve kimi otoimmün hastalıklar, kronik antijenik ihtar, lenfoid sistemin daima sabit bir uyaranla uyarılması da lenfomanın gelişme riskini artıran etkenler olarak biliniyor.
Tedavi edilebilen bir kanser türü!
Lenfomanın tanısı, büyümüş olan lenf bezlerinden birinin cerrahi olarak büsbütün çıkartılarak patolojik incelenmesiyle konuyor. Uygulanacak olan tedavi protokolü alınan bu patoloji sonucuna nazaran planlanıyor. Hodgkin dışı lenfomaların bir kısmı çok yavaş seyirli olup, yıllarca tedavisiz izlenebiliyor. Bir kısmı ise çok süratli ilerliyor, bu nedenle teşhis konulduktan sonra çabucak tedaviye başlanması büyük ehemmiyet taşıyor. Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Timurağaoğlu, günümüzde ender görülen kimi tipleri dışında lenfomaların tedavisinde yüksek muvaffakiyet oranları elde edildiğini belirterek, “Lenfomalarda cerrahi tedavi çabucak hiç uygulanmıyor. Kemoterapinin yanı sıra akıllı ilaçların da bulunduğu ilaç protokollerine başvuruluyor, kimi hastalarda ışın tedavisi de gerekebiliyor. Akıllı ilaçlar sayesinde yan tesirler çok azalırken, tedavinin aktifliği de bir o kadar artıyor. Kimi alt tiplerinde ise birinci tedavi sürecine karşılık alınsa bile yüksek doz tedaviyle birlikte hastanın kendi kök hücrelerinin verildiği otolog kök hücre nakline muhtaçlık duyulabiliyor” diyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
