Dikkat!
Bu hastalık 40-50 yaş ortasındaki bireylerin yüzde 40’ında görülüyor!
Diyabete ve kalp damar hastalıklarına yol açıyor!
İNSÜLİN DİRENCİNİ KIRMANIN 6 TESİRLİ YOLU
Sık acıkma, daima tatlı yeme isteği, tansiyon yüksekliği, yemek sonrası uyku basması… Bu belirtiler günümüzde gitgide yaygınlaşan insülin direnci probleminin belirtilerinden birkaçını oluşturuyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nadir Arıkan ülkemizde çok sık rastlanan ve sıhhatsiz hayat usulünün da tesiriyle artık genç yaşlarda da kapıyı çalan insülin direncinin bilhassa 40-50 yaş ortasındaki bireylerin yüzde 40’ında görüldüğünü söylüyor.
Son yıllarda sıhhatsiz beslenme alışkanlığı ve hareketsiz ömür üslubu derken bedende yağ dokusunun arttığını, bu yağlardan salgılanan ziyanlı kimyasal hususların kanda şeker oranını düzenleyen insülin hormonunun tesirini bozduğunu ve insülin direncine yol açtığını belirten Prof. Dr. Arıkan, “Çok önemli bir sıhhat sorunu olan insülin direnci tedavi edilmediği taktirde diyabet ve kalp ve damar hastalıkları üzere hayati riske yol açabilen hastalıklara yer hazırlıyor. İnsülin direnci sendromunda ilaç tedavisinin kesinlikle hayat üslubu değişiklikleri ise desteklenmesi gerekir” diyor. Prof. Dr. Seçkin Arıkan, insülin direncini kırmanın 6 tesirli yolunu anlattı, değerli ikazlar ve tekliflerde bulundu.
Akdeniz tipi beslenin
Günümüzde işlenmiş besin, yağlı, şekerli eserler ve karbonhidrat tüketiminin daima arttığını bunun da önemli sıhhat sıkıntılarına yol açabildiğini belirten Prof. Dr. Nadir Arıkan “Yapılan araştırmalar; Akdeniz diyetinin, yani lif içeriği bakımından güçlü meyve, zerzevat ve salata yüklü beslenmenin en sağlıklı beslenme biçimi olduğunu gösteriyor. Beslenmenin kesinlikle Akdeniz şekli beslenmeye dönmesi gerekir” diyor.
Her gün yürüyüş yapın
Modern çağda giderek yaygınlaşan hareketsiz (sedanter) hayat biçimi pek çok hastalığa davette bulunuyor. Günlük olarak aşikâr bir tempoda spor yapmak ise metabolizmayı canlı tutuyor. İnsülin direnci sendromuna karşı ise haftada en az 5 gün yapılmak kaydıyla 30 ila 45 dakikalık tempolu yürüyüş yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Arıkan “Yürüyüş her yaş kümesinin basitçe yapabileceği idman çeşidi olsa da yararlarına odaklanmak, bunu alışkanlık haline getirmek için gayret harcamak gerekir” diye konuşuyor.
Tuz tüketimini azaltın
Özellikle ülkemizde çok yaygın olan çok tuz tüketiminin hem insülin direncini uyararak hem de iştahı artırarak metabolizmayı olumsuz etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Seçkin Arıkan kelamlarına şöyle devam ediyor: “Tansiyon hastalarının büyük bir kısmı da tuza hassastır. Günlük tuz tüketimimizin, gereksinimimizin neredeyse 4-5 katı olduğunu göz önünde bulundurunca tuzu azaltmanın çok olumlu sonuçlara yol açacağı açıkça görülmektedir.”
23.00’den 07.00’ye kadar kesinlikle uyuyun
Uykunun, dönemi, müddeti, derinliği ve kalitesi bakımından kesinlikle kıymetlendirilmesi ve düzenlenmesi gerekiyor. Gece 23:00 ile sabah 07:00 ortasında uyanık olmanın, artan gerilim hormonuyla birlikte insülin seviyesinde artışa neden olduğunu belirten Prof. Dr. Arıkan “Kaliteli bir uyku gece saat 23.00 ila sabah 07.00 saatleri ortasında süren, belli bir derinliğe ulaşan ve biyolojik ritimlerimizin tam olarak kurulduğu bir uyku olmalı. Sağlıklı bir uykuya mahzur olan hipopne yahut apnenin varlığının da araştırılması gerekiyor” diyor.
Stresi yönetmeyi öğrenin
Günümüz şartlarında çabucak hemen herkesin ömrünün bir modülü haline gelen gerilim, anksiyete ve tasa bozuklukları bedende insülin direncini artırırken, artışın daima olması halinde kişiyi kalp ve damar hastalıkları, obezite ve diyabet açısından da tehdit ediyor. Bu nedenle gerilimi yönetmeyi öğrenmek, gerekirse uzman takviyesi almaktan kaçınmamak gerekiyor.
İdeal kilonuza kavuşun
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nadir Arıkan “Yapılan çalışmalar; çok kilonun bedende insüline karşı direnç oluşmasına neden olduğunu, bilhassa bel etrafı bayanlarda 80’in, erkeklerde ise 94’ün üzerinde olunmasının insülin direncine yol açarak, akabinde diyabete ve kalp damar hastalıklarında artışa davetiye çıkardığını ortaya koymaktadır” diyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
