DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, çözüm süreci ve “Terörsüz Türkiye” tartışmalarına ilişkin değerlendirmesinde, kalıcı barışın sağlanabilmesi için hukuki ve demokratik zeminin oluşturulmasının zorunlu olduğunu söyledi. Hatimoğulları, “Barış, silahların sustuğu gün değil; hakikatin konuştuğu gün başlar” dedi.
“Kürt sorununa güvenlik değil, demokratikleşme perspektifinden bakılmalı”
Hatimoğulları, bianet’e yaptığı açıklamada, Kürt sorununun yalnızca güvenlik perspektifinden ele alınmasının barış sürecine zarar verdiğini belirtti.
“Devletin yaklaşımında güvenlik hep ön planda tutuluyor. Oysa bu, barışa pozitif katkı vermez. Sorunun çözümü Türkiye’nin topyekûn demokratikleşmesiyle mümkündür.” ifadelerini kullandı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Toplumsal haklar, sahici bir güvenlik alanının zeminini kendiliğinden oluşturur. Böylesi tarihi bir fırsatta korkuyu değil, cesareti rehber edinmeliyiz.” diye konuştu.
“Barış, tek kapılı bir salon değil; çok ayaklı bir masa”
Sürece temkinli bir umutla yaklaştığını belirten Hatimoğulları, barışın güven, hukuk, demokrasi ve hakikatle birlikte inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Barış, tek bir kapıdan girilen bir salon değildir. Hukukun, demokrasinin, hakikatin ve özgürlüğün dört ayağını oluşturduğu bir masadır. O masa kurulursa, güven dediğimiz o kırılgan güvercin toplumun kalbine konar ve artık kaçmaz.” dedi.
“Öcalan’ın koşulları iyileştirilmeli, AYM kararları uygulanmalı”
Barış sürecine ilişkin atılması gereken somut adımları sıralayan Hatimoğulları, ilk olarak “barış dili”nin benimsenmesi gerektiğini ifade etti.
Ayrıca PKK lideri Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesinin önemine değinerek, “Hücrede, ayda bir görüştürülen bir başmüzakereciden yüz yıllık sorunları çözmesini bekleyemezsiniz.” dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı, ana muhalefet üzerindeki baskının son bulması, kayyım uygulamalarına son verilmesi ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasının da güven artırıcı adımlar olacağını söyledi.
“Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala ve Can Atalay bir an önce özgürlüğüne kavuşmalı.” diye ekledi.
“Pozitif barış demokratik düzenin teminatıdır”
Hatimoğulları, pozitif barış kavramını “silahların susmasının kalıcı hale geldiği, demokratik düzenin hukuki teminat altına alındığı süreç” olarak tanımladı.
“Negatif barış çatışmasızlığa, pozitif barış ise adalete ve toplumsal onarıma işaret eder.” ifadelerini kullandı.
“Anayasa toplumsal mutabakatla yapılmalı”
Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Hatimoğulları, “Şu ana kadar Meclis’te anayasa konusu gündeme gelmedi. Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükleri güvence altına alan yeni bir anayasaya ihtiyacı var.” dedi.
Anayasa sürecinin yalnızca siyasi partilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Hatimoğulları, “Anayasa bir metin değil, toplumsal sözleşmedir. Bu ülkede yaşayan herkesin ‘Evet, bu benim anayasam’ diyebileceği bir mutabakatla hazırlanmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Hakikatleri Açığa Çıkarma Komisyonu kurulmalı”
Barışın kalıcı olabilmesi için geçmişle yüzleşmenin önemine dikkat çeken Hatimoğulları, Meclis bünyesinde “Hakikatleri Açığa Çıkarma ve Yüzleşme Komisyonu” kurulmasını önerdi.
“Üzeri kapatılan her yara, içeriden çürür ve bedeni zehirler. Adaleti sağlanmamış hiçbir acı zamanla küllenmez, nesilden nesile aktarılan bir öfkeye dönüşür.” dedi.
“Barış, halkla birlikte toplumsallaşmalı”
Hatimoğulları, barışın sadece Ankara merkezli görüşmelerle değil, halkın katılımıyla güçlenebileceğini belirtti.
“22 Ekim’den beri on binlerce eve ulaştık, yüzbinlerce insanla buluştuk. Barışın toplumsallaşması için halk çalışmaları yürütüyoruz. Barış bu toprakların ortak değeridir.” diye konuştu.
“Umut hakkı sürecin oksijenidir”
Barışın kalıcı olabilmesi için hukuki reformların gerekliliğine dikkat çeken Hatimoğulları, “Umut hakkı evrensel bir haktır. İnfaz adaleti olmadan toplum adalete ikna olmaz.” dedi.
Abdullah Öcalan’ın tecrit koşullarına da değinen Hatimoğulları, “Barıştan söz ederken sürecin ana aktörünü tecrit altında tutmak doğru değil. Öcalan’ın rolü esastan tanınmalı.” ifadelerini kullandı.
“DEM Parti kişisel çıkarların değil ilkelerin siyasetini yapıyor”
Bazı çevrelerin “süreç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim planının parçası” iddialarına da yanıt veren Hatimoğulları, “DEM Parti hiçbir zaman kişisel iktidar hesaplarının parçası olmadı, olmayacak. Bizim derdimiz kişiler değil, sistemin kendisidir.” dedi.
Hatimoğulları, “Masadaki asıl önemli şey, kimlerin oturduğu değil; hangi ilkelerin ve çözüm önerilerinin konuşulduğudur.” ifadeleriyle açıklamasını tamamladı.