ABD merkezli basın kuruluşu New York Post’ta dün yayınlanan bir makale, uluslararası kara para aklama trafiğinde merceği İstanbul, Kapalıçarşı’ya çevirdi. Geçen ay Kapalıçarşı’da ülkeye kaçak yollarla pırlanta, takı gibi değerli taş sokarak, ticaret sağlayan ve satın alan kişilere yönelik soruşturma başlatılmış, 43 kişi gözaltına alınırken 30 kişi tutuklanmıştı. Operasyonda, piyasa değeri 1 milyar 695 milyon 750 bin lira olduğu belirtilen pırlanta, değerli taş, ziynet eşyası ve tarihi eser ele geçirildiği açıklanmıştı. New York Post’ta yer alan makalede bu operasyonun “yalnızca buzdağının görünen kısmı” olduğu belirtiliyor ve Kapalıçarşı’da bir kara para aklama ağının faliyet gösterdiği iddia ediliyor.
250 MİLYON DOLARLIK YASA DIŞI FON
Makale şöyle devam ediyor:
“Şubat 2025’te yapılan baskında Kapalıçarşı Başkan Yardımcısı’nın da aralarında olduğu 37 kişi gözaltına alındı. Bu operasyonda 250 milyon dolarlık yasa dışı fon açığa çıktı.
Kapalıçarşı, dünyanın en fazla yaptırım uygulanan ülkelerinden gelen malların rahatça dolaştığı yasadışı uluslararası ticaretin merkezi konumunda.
Tahminen yılda 900 milyon dolarlık Venezuelalı altın, turistlerin arasında Kapalıçarşı tezgâhlarında dolaşıyor ve Rusya ile İran gibi yaptırım altındaki ülkelerin mallarıyla takas ediliyor – bu da bu ülkelerin ekonomilerini ayakta tutuyor.
Uluslararası suçlar uzmanı ve George Mason Üniversitesi emekli profesörü Louise Shelley, “Kapalıçarşı uzun zamandır kara para aklamanın merkezlerinden biri. Altın piyasası çok büyük,” diyor ve ekliyor: “Polis genellikle müdahale etmiyor. Türkler bunun tamamen farkında.”
Çarşı, Bizans dönemine uzanan geçmişiyle 1461 yılında Sultan II. Mehmet tarafından kuruldu. Bugün 4.000’den fazla dükkânıyla deri ürünlerinden seramiğe kadar birçok ürün sunuyor.
Ancak dikkatli bakanlar için, uluslararası pazarlara yönelen “kanla lekelenmiş” metallerin izlerini görmek mümkün.
Şubat ayında 93 paravan şirketin 250 milyon doları akladığı tespit edildi. Bu şirketler Kapalıçarşı içinde faaliyet gösteriyor ve bilerek ya da bilmeyerek bazı büyük Türk bankalarının yardımıyla bu fonlar transfer ediliyor.
ALTIN KARŞILIĞINDA PETROL TAKASI
Uzmanlara göre, bir rota Venezuela’dan gelen yaptırımlı altının Türkiye’ye getirilmesini kapsıyor. Yasal olarak rafine edilmesi ve Venezuela’ya geri dönmesi gerekiyor – ama altın asla geri dönmüyor.
Altın, Venezuela’nın yasa dışı liman şehirlerinden, örneğin Hizbullah’ın finansörlerinden birinin faaliyet gösterdiği Cucuta’dan çıkarılıyor ve Türk suçlulara satılıyor. Ardından İran ve Rusya’dan yasa dışı petrol karşılığında takas ediliyor. BAE altın piyasaları da arada aracı oluyor.
Bu yasadışı petrol daha sonra normal petrol varilleriyle birlikte küresel piyasalarda satılıyor. Çünkü ülkeler petrolün genetik analizini yapmıyor ve limanlardaki denetimler çok zayıf.
Transparency International’dan finansal suç uzmanı Dr. Oğuzhan Akın şöyle diyor:
“Uluslararası ticarette konteynerlerin sadece %5’i kontrol ediliyor. Hiçbir liman %100 kontrol yapmıyor. Ve trafik her zaman çok yoğun.”
ALTIN ATÖLYELERDE YENİDEN ŞEKİLLENİYOR
Kapalıçarşı’daki bazı küçük atölyelerde altın yeniden eritiliyor ve yeni seri numaraları ile sahte külçelere dönüştürülüyor. Bu yöntem özellikle Rusya ve İran gibi yaptırım altındaki ülkeler tarafından yaygın şekilde kullanılıyor.
Bu faaliyetler, özellikle Ukrayna’yı işgali sonrası ağır yaptırımlarla karşılaşan Rusya’nın ekonomisini ayakta tutan sistemin bel kemiği.
2022’de, Gine’den gelen 57 milyon dolarlık yasa dışı altın, bir Türk rafinerisi tarafından işlenip Londra emtia piyasasına girdi — bu piyasa, genellikle “dünyanın en güvenli ticaret platformu” olarak bilinir.
Ve olay sadece altınla sınırlı değil. Temmuz ayında İspanya’da bir kişi, silah teknolojisini Türkiye üzerinden Rusya’ya göndermeye çalışırken yakalandı.
TÜRKİYE YENİ İSVİÇRE Mİ OLDU?
Türkiye, “Yeni İsviçre” olarak anılıyor. Çünkü uyguladığı varlık barışı yasaları, herhangi bir soru sormadan nakit ve altın gibi varlıkların ekonomiye sokulmasına izin veriyor. Bu yasalar sürekli olarak uzatılıyor ve kara para, yolsuzluk, kumar ve uyuşturucu gelirlerinin yasal hale gelmesine olanak tanıyor.
Örneğin, Reza Zarrab adlı Türk-İranlı altın tüccarı, 2016’da Miami’de tutuklanmış ve İran’a uygulanan yaptırımları delmek, kara para aklamak, banka dolandırıcılığı ve rüşvet gibi suçlardan yargılanmıştı. Türkiye’nin devlet bankası Halkbank üzerinden milyarlarca dolarlık petrol-altın ticareti gerçekleştirmişti.
Zarrab, 2017’de suçunu kabul etti ve ABD’ye tanık oldu. Halkbank’a da 2019’da dava açıldı.
Türk medyasına göre Zarrab, şu an “Aaron Goldsmith” adıyla Miami’de lüks bir yaşam sürüyor. Hatta hayatıyla ilgili bir Netflix belgeseli anlaşması yapmış ancak FBI bunu, devam eden soruşturmayı gerekçe göstererek engellemiş.
6 Ekim 2025’te ABD Yüksek Mahkemesi, Halkbank’ın davasının düşürülmesi talebini reddetti. Bu karar, 25 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’ı ziyareti sonrası geldi. Erdoğan, iddialara göre Trump’tan bu davayı düşürmesi karşılığında 100 milyon dolarlık bir uzlaşma önerisi sundu.”
KAYNAK: Haber Hürriyeti