Dün saat 22.48’de Balıkesir Sındırgı merkezli 6,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Sarsıntı, İstanbul ve çevre illerde de hissedildi. CNNTürk’teki programda konuşan deprem uzmanları Prof. Dr. Şükrü Ersoy ve Prof. Dr. Okan Tüysüz ile son depreme dair tüm merak edilenleri konuştu.
Depremin nedeni ve bölgedeki fay hatları
Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığını ve Batı Anadolu’nun önemli fay hatlarına sahip olduğunu belirterek, Sındırgı çevresinde 10 Ağustos’ta 6,2 büyüklüğünde bir depremin ardından bugüne kadar 14 bine varan artçı sarsıntıların kaydedildiğini söyledi.
Ersoy, “Depremlerin dağılımına baktığımızda, genellikle tektonik depremlerde olduğu gibi fay hattı üzerinde dizilme gözlenmez. Sındırgı’da depremler saçılmış şekilde yayıldı. Bu durum, Batı Anadolu’da yer kabuğunun oldukça ince olduğunu ve altındaki magma faaliyetlerinin etkili olduğunu gösteriyor. Bu nedenle yaşanan sarsıntılar tektonik değil, volkanik tektonik bir deprem fırtınası olarak değerlendirilebilir” dedi.
6,1 büyüklüğündeki depremin güçlü olduğunu ancak normal şartlarda yıkım yaratmasının beklenmediğini belirten Ersoy, yıkımların daha çok yapıların zafiyeti ve kötü inşa edilmesi kaynaklı olduğunu vurgulayarak “Bu tür depremlerden daha büyüklerinin olmaması gerekir. Ancak artçı depremler bir süre devam edebilir” ifadelerini kullandı.
Artçı sarsıntılar ve süreleri
Artçı sarsıntıların süresiyle ilgili değerlendirme yapan Ersoy, volkanik kökenli depremlerde artçıların aylarca devam edebileceğini, daha uzun ve sık fakat daha küçük şiddetlerde hissedilebileceğini söyledi. Halkın bu süreçte tedbirli olmasını önerdi.
Marmara Bölgesi ve Büyükşehirler için risk
Depremin İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde hissedilmiş olmasının bölgedeki risk anlamına gelmediğini belirten Ersoy, “6,1 büyüklüğündeki bir depremin Marmara Bölgesi’nde yeni bir depremi tetiklemesi beklenmez. Vatandaşlar bu konuda rahat olabilir” dedi.
Deprem Uzmanı Prof. Dr. Okan Tüysüz, bölgedeki deprem aktivitesine dikkat çekti: “10 Ağustos’ta Sındırgı’nın kuzeyinde başlayan deprem zinciri, son 80 günde yaklaşık 14 bin küçük deprem üretti. Dün akşamki 6,1 büyüklüğündeki deprem, bu artçıların yoğunlaştığı bölgede meydana geldi. Depremin yüzeye ulaşmamış bir fayın kırılması sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz. Bölgede artçı depremler, azalarak haftalar, hatta aylar boyunca devam edebilir. Zaman zaman 4,5–5 büyüklüğünde depremler de görülebilir.”
Sığ depremin etkisi
Depremin odak derinliği 6–12 kilometre arasında değişiyor. Prof. Dr. Tüysüz, “Deprem sığ bir deprem. Ne kadar sığ olursa yüzeyde hissedilme oranı da o kadar fazla olur. Bu yüzden geniş bir alanda insanlar tarafından hissedildi” dedi. Ancak “Daha büyük bir depremin işareti olup olmadığını önceden bilmek mümkün değil” uyarısında bulundu.
Uzman isim, bölgede büyük deprem üretme potansiyeli olan bir fay olmadığını, Sındırgı’da meydana gelebilecek depremlerin genellikle 6–6,5 büyüklüğünde olabileceğini ifade etti.
Jeotermal enerji ve deprem ilişkisi
Prof. Dr. Tüysüz, jeotermal bölgelerdeki kırık hatların yeniden aktif hale gelmesi ile ilgili de bilgi verdi: “Jeotermal alanlarda basınçlı şekilde yeraltına gönderilen sular, zaten deprem üretmeye hazır fayları harekete geçirebilir. Ancak büyük depremleri tetiklemez. Bu tür insan kaynaklı küçük depremler enderdir ve genellikle hasara yol açmaz. Sındırgı’daki deprem, jeotermal kaynaklardan ziyade doğal fay hareketleriyle oluşmuş olmalı.”
Marmara Bölgesi risk altında mı?
Depremin Marmara Bölgesi’ne etkisi olmadığını belirten Prof. Dr. Tüysüz, “Böyle 6–6,1 büyüklüğündeki depremlerin 200–250 km uzaklıktaki bölgelerde büyük deprem oluşturması mümkün değil. Etki, sadece yakın çevrede, örneğin Sındırgı civarında hissedilebilir.” dedi.
Türkiye’deki fay hatları ve deprem riski
Türkiye’de 500’den fazla diri fay bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Tüysüz, “24 ilin merkezi, 110 ilçenin merkezi ve 550 köy doğrudan bu faylar üzerine oturuyor. Deprem tehlikesi çoğu bölgede ciddiye alınmalı” uyarısında bulundu.
Üç temel unsurun deprem dirençli toplum için kritik olduğunu vurguladı: ekonomi, farkındalık ve sürdürülebilirlik. “Depreme dirençli olmak, varılacak tek bir hedef değil, gidilecek bir yol. Bugüne kadar afetlere müdahale konusunda iyi olsak da, önlem ve yara almama konusunda yeterli değiliz.” dedi.










